Yemezsen “Arkandan ağlar”


Çocuklukta edinilen yanlış bilgilerin, çevresel etkenlerle birleşerek ilerleyen yaşlarda aşırı kiloya dönüştüğünü belirten Taylight Sağlık Merkezi’nden Berrin Yiğit, ‘Arkandan ağlar’ gibi telkinlerin, dengesiz ve yetersiz beslenmede önemli rol oynadığını söylüyor: “Çocuklukta açtığınız kapıları kapatmayı öğrenmeli, canınızın abur cubur istememesi için aç kalmamalı, gerçekten atıştırmak istediğiniz anlarda ise porsiyon kontrolü yapmayı bilmelisiniz. Korkmayın arkanızdan ne cips ağlar ne de kızarmış patates.”



“Tarihten günümüze bir yolculuk yaptığımızda, yer sinilerinden, sofra düzenine, çala kaşık yenen tencere yemeklerinden batı mutfağına kayan ulusal beslenme alışkanlıklarımızın hızla değiştiğini görüyoruz” diyen Berrin Yiğit, göçebe bir toplum olmaktan kalma alışkanlıklarla örülü Türk yemek kültürünün, pek çok akımın etkisinde kaldığını söylüyor.

BESLENME DÜNYAMIZ RENKLENDİ
Yiğit, “Günümüzde ise ülkemize farklı dünya mutfaklarının girişi, televizyon ve sinema filmlerinin yansımasıyla edinilen izlenimler, wellness yani iyi olma hali, model imajı ile her daim diyet yapma ve fast food fanatizmi, çok renkli beslenme dünyalarının oluşmasına neden oldu” diyor.



“Kim bilir kaç kere televizyon izlerken bir anda tatlı krizine tutuldunuz, dumanı üzerinde pizza reklâmını görüp en yakın restoranı aradınız, hiç aklınızda yokken bir paket bisküviyi yiyiverdiniz öyle değil mi?” diye soran Yiğit’e göre, adeta film izlemekle özdeşleşen popcorn ve kola içme alışkanlığını saymaya bile gerek yok.
REKLAMLAR ETKİLİ
Bu konu üzerinde yapılmış 120 farklı araştırmanın değerlendirildiği çalışma sonuçları; 2-11 yaş grubundaki çocukların, besin seçimlerinde reklamlardan etkilendikleri, cazip besin ve içecek reklamlarının yüksek kalorili, besleyici içeriği düşük ürünlerin tercih edilmesine yol açtığını gösteriyor.



Hayatımız süresince yaklaşık olarak 150 000 kere yemek yediğimizi söyleyen Yiğit, nefes almak gibi vücudun otomatik olarak gerçekleştirdiği davranış dışında neredeyse hiçbir davranışı yemek yemek kadar çok tekrarlamadığımızı söylüyor. Yiğit şöyle devam ediyor:



“Yediklerimizle aramızdaki ilk bağ çocukluk yıllarında atılır. Yetiştirme şeklimize göre hepimiz farklı programlanmışızdır. Yemek saatleri; aile sevgisi, anne şefkati veya aile fertlerinin toplandığı sıcak anlar hafızalara yüklenen tatlı imajlardır. Ve tatlı her zaman, doğru davranışlarımızı takdir etmek için kullanılan bir ödül olmuştur. Tüm bu pembe tablonun aksi de olabilir, annenizin burnunuzu tıkayarak yedirmek istediği enginar ise kötü bir anıdır ve çoktan kara listeye girmiştir.”
DOYURUCU MU ZEVK VERİCİ Mİ?
‘Comfort foods’ denilen gıdaların, rahatlatıcı etkileri nedeniyle yemek yeme eylemini fizyolojik açlık olmaktan, zevk alma boyutuna taşıdığını söyleyen Yiğit, “Bu ayrımı anlayabildiğimiz anda doğru adımlar atabilir, yemek için yaşamaz, yaşamak için yeriz” diyor.
BAŞTAN ÇIKARAN BESİNLER
Berrin Yiğit, herkesin sıklıkla karşılaştığı bazı durumlarda spesifik bazı gıdaları tüketmeye neden daha yatkın olduğunu ise şu başlıklarla açıklıyor:



* İş ortağınız ya da sevgilinize bir haftadır sinir oluyorsunuz, güzel bir uykuya hasretsiniz. 1 paket cips en vefalı arkadaşınız oldu bir anda değil mi? Cipsler mideye indikten az sonra üzerinize ağırlık çöktü ve kendinizi sersemlemiş hissediyorsunuz ama muhtemelen sorunlar da artık azalmış gibi geliyor.



* Kendinizi yorgun, sıkılmış ve yalnız hissediyorsunuz. Sonuç, kızarmış nar gibi tavuk kanatlar ve patatesler yardımınıza koşuyor.



* Telaşlı ve heyecanlı olduğunuzda farkında olmadan bir şeyler atıştırıyorsunuz ve o şeyler genelde size ani hazlar veren junk yani çöplük diye tabir edilen besinler oluyor.



* Biz her ne kadar karın bölgemizi adeta bir can simidi gibi saran yağları sevmesek de vücudumuz yağları kötü gün dostu olarak görür. Her gram başına denk gelen enerji paritesi de yüksek olduğundan metabolizmamız yağ için her zaman isteklidir, içgüdüsel hayranlığı ve fizyolojik yatkınlığı da vardır. Yapılan çalışmalar, galanin denen bir nöropeptidin yağ alımını tetikleyici etkisi olduğunu göstermiştir. Yağlı besinler yediğimizde beyin daha fazla galanin salgılamakta bu da neden çikolatalı bir bisküvi yediğimizde kendimizi durdurmadığımızı açıklamaktadır.



* Psikolojik perspektiften bakıldığında ise insanlar iki nedenden ötürü stres halinde yağlı besinleri istemektedirler.



* Küçük bir çocukken her ağladığınızda çikolata veya diğer abur cuburlar ödül olarak verilmiştir. Stres anında oluşan ‘savaş ya da kaç’ mekanizması . Yağlı besinler stres anındaki kriz yönetiminden sorumlu dopamin ve nor-adrenalin hormonlarını artırırlar.
KORKMAYIN ARKANIZDAN AĞLAMAZ
Çocuklukta edinilen alışkanlıkların, çevrenin etkisi ile de birleşerek aşırı kiloya neden olabildiğini söyleyen Yiğit, yemeğini bitirmeyen çocuklar için söylenen ‘arkandan ağlar’ gibi telkinlerin yanlış beslenme alışkanlıklarında etkili olduğunu söylüyor. “Çocukluk alışkanlıkları ile çevresel etkilerin birleşip aşırı kilo haline dönmemesi için öncelikle tuzağa düştüğünüz açık kapıları kapamasını öğrenmeli, canınızın abur cubur istememesi için aç kalmamalı, gerçekten atıştırmak istediğiniz anlarda da tabii ki porsiyon kontrolü yapmayı bilmelisiniz. Korkmayın arkanızdan ne cips ağlar ne de kızarmış patates.”