İnfertilite (Kısırlık)

İnfertilite Nedir? Nedenleri Nelerdir?




Gebelikten korunmaksızın, bir yıl süreyle düzenli bir cinsel yaşama rağmen gebe kalamama durumuna infertilite denir. Ortalama her altı aileden biri infertiliteden etkilenmektedir. Gebelik bir çok faktörün bir arada olması ile gerçekleşir. Sorunu olmayan çiftin, aylık gebe kalabilme oranı % 20-25 olup bu oran bir yıl sonunda yaklaşık % 85’e ulaşmakta, 2 yılın sonunda ise % 90’nı geçmektedir. Gebelik oluşumu için; yumurtalıktan atılan sağlıklı bir yumurtanın, erkeğin sağlıklı döl hücresi olan sperm ile birleşmesi gereklidir. Normalde bu olay kadının yumurtalık kanalında (fallop kanalında) meydana gelir ve döllenme (fertilizasyon) adı verilir. Yumurta ve spermin karşılaşması ve döllenen yumurtanın rahime ulaşabilmesi için fallop kanallarının açık ve sağlıklı olması gerekir. Bu nedenle 1 yıl sonunda istenilmesine rağmen gebelik gerçekleşmezse doktora başvurmakta yarar vardır.




İNFERTİLİTE NEDENLERİ NELERDİR ?

İnfertilite nedenleri bazen çok kolay saptanıp çözümlenebilirken bazen de sorunları çözmek oldukça zordur. Çocuk sahibi olamayan ailelerin 1/3’ünde erkekte sorun varken, 1/3’ünde kadında sorun saptanmaktadır. Geri kalan 1/3’te ise her ikisinde de problemler mevcuttur. Ancak hemen söylemek gerekir ki yapılan basit testler ile infertil çiftlerin yaklaşık %15’inde kesin neden saptanamamaktadır (nedeni belli olmayan infertilite, unexplained infertilite ).

Erkeğe ait en yaygın infertillite nedenleri, semende sperm sayısında azlık ve hareketlerinde yavaşlık (oligoasthenozoospermi) veya sperm hücresinin görülememesidir (azoospermi). Bazen de sperm hücrelerinde şekil bozukluğu vardır (teratozoospermi) ya da yumurtaya ulaşmadan ölmektedirler. Nadiren de genetik sebepler ve kromozomal anormallikler infertil erkekte neden olarak karşımıza çıkar.

Yumurtlama bozuklukları kadında görülen en sık infertilite nedenidir. Kadında infertiliteye neden olan diğer olaylar; yumurta kanallarının (fallop tüplerinin) tıkalı olması, rahim (uterus) ve kanalların (fallop tüplerinin) doğumsal anormallikleri, iyi huylu rahim urları (myomlar), uterus içi yapışıklıklar (uterin sineşiler) olarak sayılabilir.

Ayrıntılı konu başlıkları



  • Erkek Kaynaklı İnfertilite (Male Faktör)


  • Tubal Kaynaklı İnfertilite (Tubal Faktör)


  • Yumurtlama Kaynaklı İnfertilite (Ovulatuvar Faktör)


  • Rahim Ağzı Kaynaklı İnfertilite (Servikal Faktör)


  • Rahim Kaynaklı İnfertilite (Uterin Faktör)


  • Karın Zarı Kaynaklı İnfertilite (Peritoneal Faktör)


  • Açıklanamayan İnfertilite (Unexplained infertility)

  • Sekonder İnfertilite


Erkek Kaynaklı İnfertilite (Male Faktör)

Semenin (meni) kendisindeki anormalliklerden veya taşınmasındaki sorunlardan kaynaklanabileceği gibi cinsel temasla ilgili problemler de benzeri bir durum yaratabilir.

Erkeğin ilk değerlendirmesi semen analizi olarak adlandırılan tetkikle yapılır. Semen analizinde standardizasyonu sağlayabilmek için, erkekten tetkik öncesinde 3-5 günlük cinsel perhiz yapması istenir. Semen örneği, herhangi bir kayganlaştırıcı madde kullanılmadan yapılan masturbasyonla verilir. Eğer örnek, evde verilmişse en geç 1 saat içinde laboratuvara ulaştırılmalıdır. Bazı durumlarda semen örneği cinsel ilişki ile de verilebilir, ancak bunun için spermleri öldürmeyen özel kondomlar androloji laboratuvarından temin edilmelidir. Semen örneği direkt olarak ve çeşitli işlemlerden sonra değerlendirilir. Sperm değerleri zaman içinde farklılıklar gösterebilir. Bu nedenle; bir erkeğin semen analizi hakkında görüş bildirmek için en az 2-3 haftalık aralarla iki örneğin incelenmesi gereklidir. Dünya Sağlık Teşkilatı kriterlerine göre yapılan bir sperm değerlendirmesine normal denilebilmesi için sperm sayımının mililitrede 20 milyondan fazla, hareketliliğinin %50’nin üstünde ve en az %70’inin şekil olarak normal olması gerekmektedir. Bu analizin daha detaylandırılmış ve merkezimizde de yapılan diğer bir şeklinde ise yapısal normallik özel boyama tekniği ile değerlendirilmekte, % 14 ve üstü değerler normal olarak kabul edilmektedir (Kruger analizi).

Semendeki anormallikler öncelikle yumurtalıklardan (testis) sperm üretilmesi aşamasındaki problemler nedeniyle oluşmaktadır. Bu üretim sorununa neden olan etken genellikle bilinememektedir. Genetik ve hormonal bazı faktörlerin yanısıra, daha önce geçirilmiş enfeksiyonlar, aşırı sigara ve alkol tüketimi veya yalnızca strese bağlı olarak da sperm üretim problemleri yaşanabilir. Bunun yanısıra bazı ilaçlar, çeşitli kimyasal maddeler, radyasyon ve radyoterapi sperm üretimi üzerinde olumsuz etki yaratabilir. Testislerde sperm üretiminin normal olmasına karşın üretilen spermin taşınmasını sağlayan kanalların doğumsal olarak ya da sonradan geçirilen bazı hastalıklara bağlı olarak tıkalı olması yine gebeliği önleyen faktörlerdendir. Testislerin ortam ısısını arttırarak spermlerin üretimi ve hareketi üzerinde olumsuz etki yaptığına inanılan varikosel (testislerden kirli kanı taşıyan toplar damarların genişlemesi ve bölgede kirli kan göllenmesinin artması durumu) cerrahi olarak düzeltilebilecek bir sorundur. Ancak operasyona rağmen spermlerde fonksiyonel bir gelişme sağlanamayabilir veya görünümde bir düzelme olmakla birlikte dölleme kabiliyeti arttırılamayabilir.

Nadiren de olsa semenin içinde sperme zarar verebilecek antikorlar bulunabilir. Bu durum genellikle ameliyat, geçirilmiş travma (testise darbe, kaza vb.) veya enfeksiyonlara bağlı olarak gelişebilir.

Tüm bu faktörlere bağlı olarak semen içerisinde ya hiç sperm bulunmayabilir (azoospermi) ya da sperm sayısında azalma (oligozoospermi), hareketliliğinde azalma (astenozoospermi) veya şekil bozukluğu (teratozoospermi) ya da bu son üç durumun çeşitli şekillerde kombinasyonları görülebilir. Tedavi semen analizindeki bozukluğun nedenine ve derecesine bağlı olarak değişkenlik göstermektedir

Sıklıkla erkeklerin bir üroloji uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekebilir. İlaç tedavisi erkeğe bağlı problemlerde nadiren başarılı olmaktadır. Erkek inferilitesinin tedavisi; enfeksiyonlar için antibiotik kullanımını, varikosel ya da kanal tıkanıklıkları için operasyon yapılmasını, sperm kalitesini arttırmak için hormon kullanımını, aşılama (intrauterin inseminasyon – IUI) ya da diğer yardımcı üreme tekniklerinin uygulanmasını gerektirebilir. Tüp bebeğin klasik yöntemlerle uygulanması bu hastalara bir miktar şans tanımışsa da esas erkeğe bağlı problemlerin çözümünde çığır açan gelişme merkezimizde de yapılan mikroenjeksiyon (ICSI) uygulaması olmuş ve böylelikle spermin dölleme kabiliyetine bakılmaksızın canlı spermi olan herkesin çocuk sahibi olabilme şansını yakalayabilmesini sağlamıştır.



Tubal Kaynaklı İnfertilite (Tubal Faktör)

Gebelik için açık ve sağlıklı fallop kanalları gereklidir. Fallop tüplerinin çok hassas ve detaylı bir iç yapısı vardır. Bu yapıdaki bir bozulma yumurtanın taşınmasını ve dolayısıyla döllenme olayını engelleyebilir. Eğer yumurtalığa yakın olan uç etkilenmişse yumurtanın yakalanıp tüp içine alınması bozulabilir, ancak en ağır durum tüpün tamamen tıkalı olduğu durumdur.

Tüpteki tıkanıklık genital yolla tüpe ulaşan enfeksiyonlardan kaynaklanabileceği gibi karın içindeki diğer enfeksiyonlar nedeniylede meydana gelebilir (ör. appendisit). Bunun yanı sıra dış gebelik sonucunda hasta tüplerinden biri veya her ikisi de yitirilmiş olabilir. Tubal infertilite tüm infertilite nedenleri arasında % 35’lik bir paya sahiptir. Bu konuya açıklık kazandırmak için, rahim filmi (HSG) ve/veya laparoskopik incelemeler gereklidir. Özellikle 35 yaşına yaklaşan infertil kadınlarda laparoskopik inceleme geciktirilmemelidir. Genç kadınlarda doktor uygun görürse laparoskopiyi ileri aşamalara bırakabilir. Ancak tedavi ile 6-12 ayda gebelik elde edilememişse laparoskopi hemen her zaman önerilir.


Laparoskopi sırasında kanallarda sorun (tıkanıklık, yapışıklık, veya hasar) saptanabilir. Hafif olanları, mikrocerrahiden fayda görebilir. Aşırı derecede hasarlı kanalların varlığında ise gebelik şansı ancak tüp bebek (IVF) yöntemi ile sağlanabilir.



Yumurtlama Kaynaklı İnfertilite (Ovulatuvar Faktör)


Kadının adet düzeni, yumurtlama hakında önemli ip uçları içerir. Düzensiz ya da anormal yumurtlama tüm infertil kadınların % 25’inde saptanır. Bazal vücut ısısı takibi, yumurtlamanın olup olmadığının saptanması için basit ve ucuz bir yöntemdir. Yumurtlama sonrasında salgılanan progesteron hormonu rahim içini, adetten 12 – 16 gün öncesinde döllenmiş yumurtanın tutunmasına hazır hale getirir.

Bazal vücut ısısı için kadın her gün uyandıktan sonra yataktan kalkmadan, ağızdan vücut ısısını ölçerek, adet gününe göre kaydeder. Normalde yumurtlama sonrasında salgılanan progesteron hormonuna bağlı olarak adet döneminin ortasına rastlayan bir dönemde vücut ısısı yaklaşık 1 derece yükselir. Ancak yumurtlama olmazsa ısı değişimi olmaz. Bu takip, soğuk algınlığı gibi vücut ısısını etkileyen birçok faktörden etkilenebileceğinden kesinlik taşımaz.

Doktorunuz yumurtlamanın takibi için sizden, yumurtlamayı uyaran ve salgılandıktan sonra idrarla atılan ‘luteinize edici hormonu’ (LH) saptayan özel idrar çubuklarını kullanmanızı isteyebilir.

Beklenen adetten 1-3 gün önce rahim iç yüzünden alınan (endometrial) biyopsiler yumurtlamanın olup olmadığı konusunda yardımcıdır. Biyopsi işlemleri ile progesteron hormonunun yeterli salgılanıp salgılanmadığı da değerlendirilebilir. Ancak günümüzde yerini yumurtlamanın varlığını gösteren progesteron hormonu düzeyinin kanda ölçümü almıştır.

Ultrasonografik takipler ve 28 günde bir adet gören kadınlarda 19 – 24. günler arasında yapılan kanda progesteron hormon düzeylerinin ölçülmesi, yumurtlamanın varlığını teyit etmeye yardımcı olur.

Yumurtlama ilaçları ile kadınların yaklaşık % 80’ninde yumurtlama sağlanabilir. Başka bir neden yok ise ilk altı yumurtlama tedavisi döneminde çiftlerin yarısından fazlası gebe kalabilir.



Rahim Ağzı Kaynaklı İnfertilite (servikal faktör)


Rahim ağzının (serviks), içinde bulunduğu durum infertilliteye neden olabilir. Rahim ağzı salgısı sadece yumurtlama döneminde spermlerin serbestçe geçişine izin verir. Diğer tüm zamanlarda hormonal uyarılara bağlı değişiklikler nedeniyle rahim ağzı salgısının yapısı ve kıvamı spermin serbest geçişine müsait değildir. Bazı kadınlarda bu salgı içinde sperme karşı antikorlar bulunur ve bu kadınlarda sperm yumurtlama zamanında bile rahim ağzı kanalından geçerek rahime ulaşamayabilir. Antikorlar sperm hücresine karşı bağışıklık sisteminin geliştirdiği maddelerdir ve bu maddeler sperm hücre fonksiyonlarını bozarak etkili olmaktadırlar.

Bu durumu belirlemek için doktorunuz sizden ‘postkoital test’ isteyebilir. Bu testte serviksteki sıvı (mukus), sperm ve birbirleri ile olan ilişkileri incelenir. Yumurtlama gününe en yakın zamanda ancak yumurtlama olmadan yapılır. Test için uygun günün tespiti doktorunuzun seçeceği herhangi bir yöntemle yapılır. Çift, tetkikten yaklaşık 2 – 18 saat öncesinde krem, prezervatif (kondom) ve benzeri hiçbir şey kullanmadan cinsel ilişkide bulunur. Doktora gelmeden önce istenirse kadın ayakta duş yapabilir, ancak vajen hiçbir şekilde yıkanmamalıdır. Servikal mukus örneği jinekoljik muayene sırasında alınır ve anında mikroskop altında incelenir. Mukus renksiz, temiz, sulu ve uzama gösteren bir yapıda olmalıdır. Ağrısız ve yalnızca birkaç dakika alan bir yöntemdir. Mukus içinde hareketli sperm sayısı az ise problem sperm üretiminde, vajinal ortamda, mukus yapısında ya da immunolojik (bağışıklık) faktörlerde olabilir. Bu yönlerden incelemeler planlanır. Servikal problemler genelde antibiyotikler, hormonlar ya da aşılama (IUI) ile tedavi edilir.



Rahim Kaynaklı İnfertilite (Uterin Faktör)

Rahim içinde bebeğin yerleşeceği alanın yapısını değiştiren anormallikler de sorunlardan biridir. Rahim filmi (HSG), rahim içini ve fallop kanallarını incelemek için kullanılan en temel yöntemdir. Adet bitiminden hemen sonraki dönemde yumurtlama olmadan uygulanmalıdır. Rahim ağzından verilen özel sıvı önce rahim içini doldurur ve sonra kanallara doğru ilerler. Bu sırada çekilen filmler ile normalden olan sapmalar saptanmaya çalışılır, bu oran infertil kadınlar arasında % 5’tir.


Histeroskopi ise rahim içinin optik cihazlarla incelenmesi işlemidir. Bu yöntem tek başına kullanılabileceği gibi HSG ile saptanan anormalliklerin cerrahi tedavisinde




Karın Zarı Kaynaklı İnfertilite (Peritoneal Faktör)

Periton, karın içindeki organları ve karın duvarını incecik bir zar tarzında örten dokudur. Bu dokuda oluşan hasarlar (operasyon sonrası, travma vb.), geçirilen iç organ enfeksiyonları ve endometriyozis, yapışıklıklara (adezyonlara) neden olabilir. Yapışıklıklar da yumurtaların kanallara ulaşmasını ya da kanal içinden rahime doğru ilerlemesini engelleyebilir. Bu konunun değerlendirilmesi ve tedavisinde laparoskopik girişimler kullanılır.


Üreme çağındaki kadınlarda oldukça sık karşılaşılan endometriyozis rahim içini döşeyen dokunun (endometriyum) başka bir bölgede (ör. yumurtalıklar, karın içi vb.) bulunması halidir. Adet kanaması sırasında bu dokudan da kanama olduğundan şiddetli ağrı oluşabilir. Ayrıca bu kanamanın verdiği hasara bağlı olarak cinsel temas sırasında ve değişik zamanlarda kasık ağrısı gelişebilir. Bu hastalık yumurtalıklarda koyu kahverengi renkli ve çikolata kisti olarak bilinen kist oluşumlarına da yol açmaktadır. Bu kistler laparoskopik cerrahi ile çıkarılabildikleri gibi hasarlı dokuları ve endometriyozis odaklarını yakmak (koter, lazer) mümkün olabilmektedir. Daha hafif durumlarda ilaç tedavisiyle de sonuç alınabilmektedir. Bu tedavi yöntemleriyle hastalığın gelişimi durdurulabilmekte veya geriletilebilmekte ise de gebelik oluşmayabilir. Bu durumda çocuk sahibi olabilme şansı tüp bebek yöntemi ile yakalanabilir.



Açıklanamayan İnfertilite (Unexplained İnfertilite) ve Nadir Nedenler

Bu çiftlerde problemi ortaya koymaya yönelik araştırmalar mevcut yöntemlerle problemi aydınlatamamış ve hatta nedeni atlamış olabilir, dolayısıyla bu tanımlama yapılan tetkiklere göre göreceli bir terim olmakla birlikte pratikte, kullanılan testlerin tamamen normal olduğu çiftler için kullanılmaktadır.

İnfertil çiftlerin % 5–10’unda tüm testler normaldir. Çiftlerin % 5’inde ise yalnızca küçük (minör) problemler saptanır. Bu durumda üremeye yardımcı ilaçlar ve intrauterin inseminasyon (IUI) ampirik olarak kullanılır. Eğer 3-6 siklusta gebelik elde edilemez ise çift bu tedaviye devam etme şansına sahip olmakla birlikte, tüp bebek tedavilerine geçiş önerilir




Sekonder İnfertilite



Daha önce bir çocuğu olmuş, üreme yaşındaki kadınların yarısından fazlasının infertilite ile ilgili sorunları olabilmektedir. Bu duruma ikincil (sekonder) infertilite denilir. Evli çiflerin yaklaşık 1/5’i bu sorunla karşı karşıya kalır. Bu durum birincil (primer) infertiliteden daha yaygındır. Birçok çift sekonder infertilite hakkında bilgi sahibi değildir. Bunun sonucunda da duygusal açıdan daha zor kabul edilebilir bir durumdur. Sekonder infertilitenin nedenleri genellikle primer infertilite ile benzerdir. İkinci ya da üçüncü çocuğa sahip olmak için girişimler başladığında çiftler genelde daha ileri yaştadırlar bu nedenle yaşa bağlı infertilite en sık görülen nedendir. Buna bağlı olarak bizim önerimiz, 35 yaş üzerindeki kadınlar 6 ay boyunca gebe kalamamışlarsa infertilite konusu ile ilgili bir uzmana başvurmalıdırlar.