Aşırı Hijyen, Çocuklarda Allerjik Hastalıkları Artırabiliyor!


Son yıllarda allerjik hastalıklar özellikle gelişmiş ülkelerde inanılmaz bir artış gösteriyor. Artık allerji sadece genetik yatkınlıkla ilişkili değil. Hava kirliliği, beslenme alışkanlıklarının değişmesi, şehir yaşamı, temizlik şartları gibi bazı çevresel faktörler allerjik hastalıkları arttıran en önemli etkenler…



Son yıllarda artış gösteren hastalıklardan biri olan allerji özellikle gelişmiş ülkelerde daha sık görülüyor. Bunun en önemli nedenlerden birisi olarak ‘’hijyen teorisi’’ gösteriliyor. Acıbadem Kadıköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları ve Allerjik Hastalıklar Uzmanı Dr. Gülden Paşaoğlu Karakış bu teoriyi şöyle açıklıyor: “Köylerde yaşayan, kreş ya da anaokuluna giden veya kalabalık çok çocuklu ailelerin çocuklarında bazı mikroplar veya parazitlerle daha sık karşılaşma bağışık sisteminin daha iyi gelişimine neden olmaktadır. Böylece bağışık sisteminde var olan denge daha iyi korunmakta ve sonuçta bu çocuklarda allerjik hastalık daha az görülmektedir. Şehirde yaşayan daha hijyenik ortamlarda büyüyen çocukların mikroplarla daha az karşılaşması sonucu savunma sisteminin dengesi bozularak allerjik hastalıkların gelişimi kolaylaşmaktadır.” Dr. Karakış “Ancak bu teori tüm enfeksiyonlar için geçerli değildir.” diyerek bir uyarıda bulunuyor: “Erken yaşlarda geçirilen alt solunum yolu enfeksiyonları koruyucu olmayıp tersine çocuklarda daha sonra astım gelişimi için risk olabilmektedir.”



Evler allerjiye davetiye çıkarıyor



1990’lı yılların başlarından itibaren ev içi ortamın hızla değiştiği bir gerçek. Eskiden evlerde yaz ayları geldiğinde mevcut halılar kaldırılırken, son yıllarda bu alışkanlık neredeyse hiç kalmadı. Evler özellikle yatak odaları tümüyle duvardan duvara halılarla kaplı. Bu durum ev içinde ev tozu akarlarının seviyesini arttırıyor. Ayrıca evler eskiden sobalarla ısıtılırken, genellikle yatak odası daha soğuktu ve soğukta akarlar üreyemiyordu. Ancak kaloriferlerin yaygın kullanımı yatak odalarında ısısının artmasına, dolayısıyla ev tozu akarlarının daha kolay üremesine neden oluyor. Şehir hayatının gelişimi ile iç ortamlarda daha fazla zaman geçiriliyor. Dolayısıyla ev tozu akarları ve küf mantarları gibi iç ortam alerjenlerine daha çok maruz kalıyoruz. Evlerde kedi, köpek gibi hayvan besleme alışkanlığının artması da allerjenlerle karşılaşma oranını yükseltiyor.



Yeni yaşam koşulları olumsuz etki yaratıyor



Allerjinin artmasının tek nedeni hijyen teorisi değil. Diğer etkenler konusunda Dr. Karakış şunları söylüyor: “Özellikle kadınlar arasında sigara içme alışkanlığının artması, annelerin hamilelikte ve emzirme döneminde sigara içmiş olmaları, kapalı ortamlarda sigara dumanına maruz kalmaları dış ortamda çoğalan arabaların egzos dumanları allerjik hastalık riskini arttırıyor. Bununla birlikte sanayi bölgelerindeki atıkların neden olduğu dumanın dış ortamdaki hava kirliliğini arttırması sonucu solunan kirli havada var olan karbon monoksit, nitrojen dioksit, ozon, sülfür dioksit gibi gazların solunması astım gibi solunum yolu hastalıklarının görülme sıklığını artırmaktadır. Endüstrileşme ile birlikte diyet alışkanlıklarını değişmesi, doğal gıdalar yerine hazır, katkı maddeleri içeren allerjen düzeyi yüksek gıdaların tüketiminin artması besin allerjilerine neden olmaktadır. Ayrıca günümüzde hastalıklar arttıkça bunlara yönelik çok fazla ilaç üretilmekte ve çoğu zaman bu ilaçlar bilinçsizce, belki de gereğinden daha fazla kullanılmaktadır. Duyarlı kişilerde bazı ilaçların fazla tüketilmesi de zamanla ilaçlara karşı allerjilerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.”



Allerjiye karşı önlem alın



Bu hastalıkların oluşumunu engellemek için öncelikle korunmak gerekiyor. Peki bunu gerçekleştirmek için ne yapmalı? Dr. Karakış bu tedbirleri 3 başlık altından toplayarak şöyle diyor:



Birincil önlemler: Vücudun duyarlanmasını önlemeye yönelik olandır. Bu konuda elimizdeki veriler oldukça çelişkilidir. Kesin olmamakla birlikte annenin gebelikte ve emzirme döneminde sigara içmesinin engellenmesi ve allerjik gıdaları az tüketmesi, en az 6 ay anne sütü ile beslenmesi ve bebeğe allerjik besinlerin örneğin inek sütünün 1 yaşından önce, katı gıdaların 6 aydan önce verilmesinin allerji ve astım gelişimini engelleyebileceği belirtilmiştir.



İkincil önlemler: Duyarlı kişilerde hastalık gelişimini önlemek amacıyla çevresel alerjenlerle temasın azaltılması, sigaraya ve kirli havaya maruziyetinin azaltılması bu önlemler arasında yer alıyor.



Üçüncül önlemler: Allerjik hastalığın tedavisinde ilk yapılması gereken hastanın duyarlı olduğu allerjenlerle temasını önlemek. Birçok allerjik hastalıkta yakınmalar genellikle allerjenle teması takiben ortaya çıkıyor. Örneğin ev tozu akarlarına duyarlılık sonucu burun nezlesi gelişen hastanın evinde akarlara maruziyeti önleyecek korunma yöntemlerini uygulaması yakınmalarını azaltabiliyor.



Tedavide, aşının yeri var mı?



Günümüzde oluşan hastalığın belirti ve bulgularını kontrol altına almak için oldukça etkili olabilen ilaçlar kullanılıyor. Bu ilaçlar mevcut bulgulara göre değişiyor. Dr. Karakış bu durumu şöyle açıklıyor: “Örneğin burun nezlesinde antiallerjik ilaçlar ve burun spreyleri, astımda hava yollarını genişletici ve tedavi edici ağızdan spreyler, derideki lezyonlarda antiallerjik ilaçlara ilaveten kremler etkili olabilmektedir.



Allerjinin tedavisinde aşının yeri var. Ancak aşı tedavisi konusunda değişik yaklaşımlar söz konusu . Dr. Karakış aşı tedavisi konusunda şöyle diyor: “Hastanın duyarlı olduğu allerjenler gittikçe artan dozlarda enjekte edilerek ya da dil altına damla şeklinde verilerek uygulanır. Böylece vücudun o allerjene karşı duyarsızlaştırılması sağlanarak hastanın allerjik olduğu maddelerle karşılaştığında reaksiyon oluşturması önlenebilmektedir. Ancak riskli bir tedavi yöntemi olup immünoterapi yapılma kararı ve nasıl yapılacağı konu hakkında uzmanlık eğitimi almış allerji uzmanları tarafından, mutlaka hastane ortamında uygulanmalıdır.”